GENÇLERİN İNTİHARA YÖNELİMLERİNİN PERDE ARKASI
Geçmişten günümüze kadar ruhsal problemlerin yaşandığı bir olgu olan intihar genç bireyler üzerinde artmaya başlamıştır. İntihar, yaşamın sonlandırılmasına yönelimde olan bir eylemdir. İntihara gönüllü ölüm de denebilir (Gökçe, 1987). İntihar olgusunun hem bireysel hem de toplumsal yönleri vardır, sadece bireye indirgenemez (Köse ve Arslan, 2019). İntihar olaylarında toplumun veya bireylerin aileleri ve sosyal çevreleri, sadece
bireylerin ruhsal problemlerinden kaynaklandığını düşünürler ancak intihar toplumsal bir olgudur. Bireyin intihar eylemine başvurmasında ki nedenler genel olarak irdelenmez ve birey suçlanmış olur. İntihara ulaşmadaki asıl neden bireyin sosyal çevresi, ekonomik durumu, aile yapısı ve hayat şartları gibi birçok durum bireyin ruhsal dengesini bozmakta ve kendi yaşamlarını sonlandırma eylemine iter.
Bireyler ergenlikle beraber yaşamlarının en önemli dönemlerinden birindedir ve buradaki en önemli intihar etkenleri aile, sosyal
çevre ve okuldur. Bu dönem ergenler de kimlik arayışı ve kimlik belirleme olarak da nitelendirilebilir. Bu süreçteki birey için en büyük psikolojik tehdit ise kimlik karışıklığıdır. Bu karışıklığın nedeni sosyal çevre, kendi iç dünyaları ve gelecek kaygısından dolayı ortaya çıkan karışıklıktır (Demir, Görgün Baran ve Ulusoy, 2005). Bu kritik dönemde ailenin büyük bir rolü vardır. Bireyi anlamalı, kimlik arayışında doğru yönlendirmeli ve bireyin farklılıklarını göz önünde bulundurmalıdırlar.
Aile, bireyin psikolojik desteğini sağlamalı ve bireye güven duygusunu aşılamalıdır. Aileleri tarafından yalnız bırakılan ergenler hem kimlik belirlemede hem meslek seçiminde hem de psikolojik açıdan gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bireyler ilgisiz ailelerin dikkatlerini çekmek ve kendilerini fark ettirmek amacıyla birden fazla yönteme başvururlar. Bunlardan en ağır ve tehlikeli olanı ise intihar girişimidir. Bazı bireyler kendilerini öldürmeyecek kadar küçük bir girişimde bulunarak ailelerinden görmek istedikleri ilgi, sevgi, şefkat gibi duyguları ancak ölüm korkusunu yaşatırlar ise o duygulara ulaşabileceklerini düşünürler. Bazı birey ve ailelerinde bu işe yarasa bile her ailede aynı sonucu göremeyebiliriz. Dolayısıyla bu ilk intihar girişiminden daha da tehlikelidir.
Ergen bireyler yineleyici intihar girişimlerine başvururlar bu bir çeşit aile bireylerini cezalandırma yöntemi olarak düşünürler. İntihar eyleminin gerçekleştirilmesinden sonra tekrarlama olasılığı çok yüksek ve tehlikelidir, ölümle sonuçlanabilir (Sayıl ve Can, 2004). İntihar girişimlerinin çoğalması ile birlikte bireyin saldırganlık düzeyini de arttırmaktadır.
Aile içi iletişimin bireydeki saldırganlık düzeyini azaltmada çok büyük rolü vardır ancak bu yok edilemez ise bireyin daha büyük problemlerin içine girmesi çok olası bir olaydır. Bireyde ki bu saldırgan davranışlar sadece aile hayatını değil sosyal çevresini de etkilemektedir. Saldırgan bireyler toplumda her zaman ilk fark edilen ve dışlanan bireylerdir. Gerek okul hayatında gerek ise arkadaş çevresinde saldırganlığın getirdiği dışlanma ve başarısızlık ile yüzyüze getirmektedir.
Birey kendini törpülemez ise okul hayatında ki başarı, saldırganlık yüzünden okul ve arkadaşlarından uzaklaşma ve bununla gelen başarısızlıkla kendi kabuğuna çekilme durumuna girmektedir. Girilen durum ile beraber yalnızlık duygusuyla tanışır ve depresyona girmemesi için hiçbir neden kalmamıştır. Depresyon görülmesi yüksek olan ve işlevselliğin bozulmasına yol açan ruhsal bozukluktur (Arslan, 2018). Depresyona girilmesi ile beraber düşünmemek, uyku problemi çekmemek için, unutmak için gibi unsurlardan dolayı madde bağımlılığıyla karşılaşılabilir. Madde bağımlılığı, bireye hem sağlık problemini hem de ruhsal bozukluk ve yıpranmayı beraberinde getirir. Aile bireyleri bu durumu fark ettiklerinde henüz geç olmamak ile beraber ergen bireyin yanında olduklarını hissettirmeli ve ona profesyonel bir psikolojik destek alması hakkında ikna etmelidirler. Bu süreçte ailenin, ergen bireyin yanında olduğunu, bu desteği alırken onunla birlikte hareket edip ona bu sürecin geçeceğini ve yaşamın güzelliklerini, intiharın bir çözüm olmadığını hissettirmeleri gerekir.
SONUÇ
Sonuç olarak aslında tüm bu kavramlar birbirleriyle ilişkilidir. Birey herhangi bir noktada kendini ele verir ise arkasından tüm bu olay ve olgular beraberinde gelmektedir. Bireylerin intihar eylemine yönelmeleri sadece kişisel değil aslında toplumsal bir olayın olduğunu görmekteyiz. Bu süreçlerde aile ve sosyal çevrenin desteği bir insanın hayatının yönünü değiştirebileceği, intihar olgusunun “ama” sını değil “asıl” ını görmenin daha iyi bir yöntem olduğunu kanıtlamaktadır.
KAYNAKÇA
- Arslan,
Irmak. (2018). Bilinçli Farkındalık, Depresyon Düzeyleri ve Algılanan Stres Arasındaki ilişki. Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt:8 (2). Ss:73-86. - Gökçe, Birsen. (1987). BİR TOPLUMSAL OLGU OLARAK “İNTİHAR”. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. Cilt:5(1-2).
- Görgün Baran, A., Özcan Demir, N., ve Demet Ulusoy. (2005). Ergenlik Döneminde İntihar Algısı: Lise Son Sınıf Gençliği örneği. Hacettepe üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. Cilt:22(1). Ss: 259-270.
- Köse, Ayşe ve Fatih Arslan. (2019). Sosyolojik Bir Olgu Olarak İntihar. Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 43(1). Ss: 1-20.
- Sayıl, İ ve Serdar S. Can. (2004). Yineleyici İntihar Girişimleri. Kriz Dergisi. Cilt:12(3). Ss: 53-62. İndirme Aralık 29, 2020.
CEREN YİĞİT
“GENÇLİK SOSYOLOJİSİ” için 2 yanıt
Teşekkür ederiz.
Önemli bir konu üzerine çok faydalı bir makale olmuş. Tebrik ederim………