Bugünlerde her şeyin bir ekranla bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Telefonlar, bilgisayarlar, tabletler… Sürekli bir ekranın karşısındayız. Bilgisayar başında çalışırken, telefon elimizde gezerken, televizyonun açık olduğu anlarda bile bir şekilde bir ekranda takılıyoruz.
Bu sürekli dijital dünyada olmak, psikolojimizi nasıl etkiliyor? Zihnimiz bu yoğun dijital bombardımanı nasıl karşılıyor?
Dijital Bağımlılık
Telefonumuz çaldığında ya da bir bildirim aldığımızda içimizdeki “merak” duygusu hemen uyanıyor, değil mi? Hatta bildirimin gelmesini bekleyemeyip hemen hemen her dakika telefonunu kontrol etmekte olanlarımız da vardır. İşte bu tam da dijital bağımlılığın başlangıcı.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, özellikle sosyal medya kullanımının bağımlılık yapıcı etkilerini ortaya koyuyor. Her beğeni, her yorum beynimizin ödül merkezini tetikliyor ve bir tür ödül almış gibi hissediyoruz. Bu his kişiye geçici bir mutluluk sağlıyor. Ancak bu mutluluk, genellikle kısa ömürlü oluyor ve daha fazla etkileşim isteği doğuruyor. Bu döngü, dijital bağımlılığı besliyor ve kişiyi sürekli çevrimiçi kalmaya itiyor.
Bunların sonucunda insanlar, sanal ortamda daha fazla etkileşimde bulunuyorlar ancak gerçek hayatta bu etkileşimleri fiziksel olarak gerçekleştirmekte zorlanabiliyorlar. Bu durum, yalnızlık hissini derinleştiriyor ve kişilerarası bağların zayıflamasına yol açabiliyor. Oysa gerçek hayatta insanlar arasındaki bağları güçlendirmek, bir kahve içmeye davet etmek ya da uzun uzun sohbet etmek psikolojik sağlığımız için oldukça önemli.
Odaklanma Zorluğu
Sürekli ekranlarla çevrili olmak, dikkatimizin bir türlü sabitlenmesini engelliyor. Akıllı telefonlarımızdaki bildirimler, bir yandan işlerimizi yaparken diğer yandan bizi sosyal medya, mesajlar ya da haberlerle sürekli bölüyor.
Hepimiz fark etmişizdir; bir makale okurken ya da önemli bir iş yaparken telefonumuz çaldığında ya da bir bildirim geldiğinde dikkatimizi toplamak neredeyse imkansız hale gelir. Bu sürekli bölünme hali, beynimizin odaklanma kapasitesini zayıflatıyor ve zihinsel yorgunluğu artırıyor.
Sosyal Medya ve Depresyon
Bunu itiraf etmek zor olabilir ama hepimiz sosyal medya paylaşımlarını incelerken “Acaba ben de böyle olmalı mıyım?” diye düşünmüşüzdür. Mükemmel yaşamlar, kusursuz fotoğraflar, tatil paylaşımları derken bir noktada “Benim hayatım neden böyle değil?” düşüncesi aklımıza geliveriyor. Bu tür karşılaştırmalar, duygusal anlamda bizi aşağı çekebilir. Oysa insanlar sosyal medyada genellikle sadece en güzel anlarını gösterir. Ancak gerçekte, herkesin hayatında inişler ve çıkışlar vardır.
Özellikle gençler ve ergenler arasında yapılan çalışmalar, sosyal medya kullanımının benlik saygısını olumsuz etkileyebileceğini, yalnızlık duygusunu artırabileceğini ve depresif belirtileri tetikleyebileceğini gösteriyor.
Bir başka sorun ise FOMO (Fear of Missing Out – Bir Şeyleri Kaçırma Korkusu). Bireyin çevresindeki gelişmeleri, haberleri veya önemli olayları kaçırma endişesidir. Özellikle sosyal medyayı aktif kullanan gençlerde sık görülür. FOMO, genellikle sosyal etkinliklere katılma, fırsatları değerlendirme veya güncel gelişmeleri takip etme konusunda bir eksiklik hissi yaratır. Bu durum, bireylerin kendi hayatlarını yetersiz veya eksik görmelerine yol açabilir; kaygı, stres ve yalnızlık duygularını artırabilir.
Uyku Sorunları
Gece yatmadan önce telefonumuzu kontrol etmek belki de hepimizin alışkanlıklarından biri haline geldi. Ama bu alışkanlık, uykumuza ciddi şekilde zarar veriyor. Ekranlardan gelen mavi ışık, beynimizin uykuya geçişini zorlaştırıyor. Melatonin üretimini engelleyen bu ışık, uyumamızı geciktiriyor. Sonuç? Ertesi sabah uykusuz, yorgun ve huzursuz bir zihinle uyanıyoruz. Yetersiz uyku, bir yandan psikolojik sağlığımızı etkilerken bir yandan da fiziksel sağlığımıza da zarar verebiliyor.
Teknolojinin İyi Yanları
Birçok olumsuz etkisini sıraladık ancak teknolojinin sunduğu faydalar da yadsınamaz. Teknoloji, hayatımızı kolaylaştıran, iletişimi hızlandıran ve bilgiye erişimi daha ulaşılabilir kılan bir araçtır. Örneğin, uzaktan çalışmak ve eğitim almak, özellikle pandemi döneminde hayat kurtarıcı olmuştur. Sosyal medya, insanlar arasında bağlantılar kurmak ve toplumsal farkındalık yaratmak için güçlü bir platform sunar. Sağlık alanındaki dijital uygulamalar ise kişisel sağlığımızı takip etmemizi ve iyileştirmemizi sağlar.
Teknolojinin etkilerini olumlu ya da olumsuz hale getirmek, nasıl kullandığımıza bağlı olarak tamamen bizim elimizdedir. Teknoloji, hayatımızın bir parçası olabilir ancak kontrolsüz şekilde bizi ele geçirmemelidir. Ekran başında geçirdiğimiz zamanı ve sosyal medya kullanımını sınırlandırmak zihinsel sağlığımızı korumak adına atabileceğimiz basit ama etkili adımlardır.
UMAY
Bir yanıt yazın