GÖKTÜRKLER’DE MİLLET VE ALETLER

GÖKTÜRKLER’DE MİLLET VE ALETLER

Göktürklerde millet

    Göktürk çağında, Orta Asya’da artık Moğol kabilelerinin kuvvetli tesirleri görülmeye başlanmıştır ve zaman geçtikçe batıya göçleri artmıştır. Oğuz yüzlü bazı Türkler ise kimliklerini kaybetmeye başlamıştır. O zamanlarda Altaylar’ın güneybatı ve kuzeydoğu kesimlerine Türkler hakimdi. Göktürk çağında Tanrı Dağları’ndaki kurganlarda, çekik gözlü insanlara rastlamakla beraber bunların yanında Oğuz tipinden insanları da görmekteyiz.

    MS. VI. ve VIII. asırlara ait, Güney Kazakistan’daki Arız bölgesindeki iskeletlere bakıldığında, Andronova insan tipinde ve brekisefal insanlar oldukları anlaşılmıştır (Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, 1984). Kafatası endeksi, kafanın azami genişliğinin azami uzunluğuna bölümünün 100 ile çarpılmasıyla hesaplanır (yatay düzlemde veya önden arkaya doğru). 80 ve üzeri endekse sahip kafatasları geniş ve kısadır ve brakisefal olarak adlandırılır. Bu sınıftaki kafatasları daha çok Türkler, Moğollar ve Andaman ve Nikobar adaları yerlilerinde görülür.

    MS. VI. ve VIII. Asırlarda da Soğd ülkesindeki halkların antropoloji bakımından Yedisu’daki ırklara şayanı hayret derecede benzedikleri görülür. Göktürk çağında buralar, hiç olmazsa yaylalar Türklere aitti. Asıl İran milletleri Amuderya’nın ve Pamir’in güneyinden başlıyordu. Bunlar dolikosefal bir Akdeniz ırkı idiler (Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, 1984). Hesaplanan gösterge 75’den küçük ise kafatası, üstten bakıldığında uzun ve düz demektir. Bu tip kafatasları dolikosefal olarak adlandırılır ve tipik Avustralya yerlileri ve Aborjinler bu sınıfa girer.

Göktürkler, mezarlarının üzerine bir ev yaparlardı ve evinin duvarlarına ölünün resmini çizerlerdi. Hükümdarların mezarları ise yüksek dağ başlarına gömülürdü. Bu durum mezarların zarar görmesini engellemek için uygulanmış olabilir. Ya da inanışlarına göre göğe en yakın konumda bulunma gereksiniminden dolayı yüksek dağ başlarına gömülmüş olabilirler.

    Orhun bölgesindeki iki mezar tipi vardı. Tümsekli mezarlar ve bozkır mezarları. Birinci tip mezarlarda yerli halkın kullandığı tabirle “Çud” ve “Kırgız mezarları” adı verilirdi. Bu tip mezarlar vadilere ve nehirlerin kavuştuğu yerlere, yüksek kayalıkların eteklerine yapılmışlardı. Bozkır mezarlarına gelince, mezarın etrafını dört köşe olarak yaslı taşlarla kaplarlardı. Birbirlerinden ayrı ve seyrek olarak bulunuyorlardı. Göktürkler döneminde bu taş levhaların üzerini süslenmiş taşlar almıştı.

    Kül Tegin’in mezarının yanında ise ellerini kavuşturmuş iki heykel duruyordu. Mezarın yanında bir sunak duruyordu. Onun yanında da arslan heykeli bulunuyordu. Bilge Kağan ve Kül Tekin mezarlarında bulunan damgalardan Orhun boylarındaki mezarlarda da var. Damgalarda geyik figürlerine rastlanmıştır. Orhun boylarında ölüler, üzeri oyularak süslenmiş taş levhalardan yapılmış tabutlar içine gömülmekteydiler.

    Tanrı dağlarında Göktürkler’e ait en önemli buluntular Koçkar adlı yerde bulundu. Bunu ilk defa 1891’de Fesitov adlı Rus arkeoloğu tetkik etmişti. (Ögel, 1984, s. 134) Bu bölge ile ilgilenen bilginler, bulunan mermer kalıntılarının mimari eserlerin bakiyelerine ait olduklarını tahmin etmişlerdi. Koçkar buluntularında Çin tesiri açık bir şekilde görülüyordu. Koçkar’daki hayvan resimlerini Çin’deki astrolojik sembollerle izah eden bilginler mevcuttur.

     Sürahiler

    Göktürkler’e ait ağzı dar sürahiler, ağızları geniş çömlekler Orhon ve Tula bölgelerinde bulunmuştu. Gümüşten yapılmış kulplu, kulpsuz maşrapalar Katanda, Kuray, Tuyahta ve Kopen’de ele geçirilmişti. Maşrapaların altında Göktürk yazıları ile kitabeleri mevcuttu. Sasaniler’e ait olanlar ise keramikler üzerindeki süsler umumiyetle basma suretiyle yapılmıştı. Çanak çömleklerin üzerinde inci dizisi ve rozetler sık sık yer almıştı.

    Elbiseler

  Göktürkler’e ait elbiseler ise Katan’da bulunmuştur. Katanda kurganındaki elbiseleri, ipekli ve kürklü olarak iki bölümde müte ala etmek lazımdır. İpek kumaşlarda Sasani motifleri çok hakimdi. Bunlar M.S. VII. ve VIII. asra ait Çin kumaşlarından başka bir şey değildir.

   Heykeller

 Heykeller, ya doğrudan doğruya heykel olarak yapılmıyorlardı veyahut da kaplar bir tarzda şekillendiriliyordu. Bu eserlerde eski Yunan kültürünün izlerini görmek mümkündür. Heykellerin başlarında üç dilimli Sasani taçları da görülüyordu. Bazılarına göre bu heykeller Kubadşah’ı temsil ediyordu.

    Orta Asya’da ele geçirilen heykellerin hemen hemen hepsinde kemer vardı. Kuray ve Kudırge’deki Göktürk buluntuları da bunun ispatıdır. Kayışın üzeri madeni plakalar ile süslenirdi. Kuray kurganlarında bulunan bir kayış ucunda, Göktürk yazısı ile bir kitabe de vardı. Kemen için “Kurşak” deniyordu. Sasaniler’de yapılan heykelciklerde ise Zerdüşt dininin büyük bir tesiri olduğu açıkça gözükmektedir.

    Göktürk çağı saç örgülerine ait bilgiler ise heykellere dayanmaktadır. Altay dağlarındaki heykellerde, tepeden yapılmış topuz şeklindeki saç tuvaletleri görülür. Tuva eyaletindeki heykellerin saçları ise, ortadan bir yiv ile ayrılmış ve arkadan örülmüştü. Göktürk çağı heykellerinin hemen hemen hepsinde bıyık vardı. Yanakları kaplayan bıyıklar bükülmüştü (Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, 1984, s. 138) .Bıyıklar yukarı doğru büküktü.

    Küpeler için de iki kaynağımız vardır. Heykeller ve yer altı buluntuları. Küpeler kulağa takılan bir halka ile bu halkaya bağlanmış pandiften ibaretti. Orta Asya’da bulunan heykellerin çoğunda kılıç kuşandıklarını görüyoruz. Çoğu heykelde bulunan eğri kılıçtı. Bu kılıçlar kına bağlanmış iki kayışla bel kemerine bağlanıyordu.

    Türk Yayları 

    Türk yayları, kemik, ağaç ve sinir olmak üzere üç kısımda yapılıyordu. Yayların kemik kısımları, Göktürk çağına ait Tanrı Dağları buluntuları arasında ele geçirilmiştir. Göktürk çağına ait, Orhon ve Tula bölgesi ok uçları, müşterek olarak “üç perli” veya üç yapraklı bir hususiyet gösteriyordu. Bu çağın en güzel okları Altaylar’daki Kuray okları olarak bilinir.

    Bayraklar

    Çin kaynaklarında Göktürk, Uygur ve Kırgızlar’ın bayraklarından bahsedilir. Göktürk bayraklarının alem olarak başında altın bir kurt başı da varmış. Baykal Gölü’nün batısında, Lena ve Yenisey kıyılarındaki Göktürk çağına ait kaya resimlerinde, bazı süvarilerin elinde bayraklar gözükmektedir. Bu bayraklar uzun sırıklar üzerine asılmış şekildeydi.

    Yaşayış Stilleri

    Göktürk çağına ait kurganlarda da ziraat işlerine rastlamak mümkündür. Ziraat işlerinde kullanılan küreklere ve pulluklara rastlanması bu kültürün devam ettiğini bize göstermektedir.

    Göktürkler’in idareci zümresi göçebedir. Çin kaynaklarında kaydediliği gibi çadırda oturuyorlardı. Arabaları üzerinde keçe çadırdan evleri vardı. Hun çağına ait mezarlarda görülen dülgerlik tekniği, Göktürk devrinde kaybolmuştu. Göktürk Devleti içinde yaşayan ziraatçiler de yavaş yavaş yerleşik hayattan göçebeliğe yönelmişlerdi.

    Soğd ülkesi, Amuderya ile Sirderya nehirleri arasındaki bölgeydi. Ticaretle uğraşan Soğdlular Orta Asya’ya yayılmış ve yer yer koloniler kurmuşlardı. Orta Asya’daki ipek ticareti onların elinde bulunuyordu. Soğdlular, Göktürk Kağanlığı’nın başlarında onlara müşavirlik etmişlerdi.

    Zerefşan vadisindeki Mug-Tepe’de birçok Soğdça vesikalar ile birlikte Göktürk yazılı eserler de bulunmuştu. Bu vesikalar gösteriyorki, Göktürk hakimiyetine giren Soğd ülkesinde Göktürk yazısı kullanılmaya başlanmıştı. (Ögel, 1984, s. 188)

    Göktürkler Zamanında Kadının Devlet İdaresindeki Rölü

    VI. yy’da Töles, Tarduş gibi kabileler isyan ediyorlardı. Devlet büyük bir sorun ile karşı karşıyaydı. Kabile isyanları sırasında taht kavgalarına girişen prensesleride görmekteyiz. Ancak Göktürk Kağanı bu zamanda bir prensesini Çin’in kuzeyine getirerek kukla bir Göktürk Devleti kurduğu bilinmektedir (İzgi, 2017). Türkler’in Çinliler ile iyi münasebetler içerisinde olduğu dönemlerde karşılıklı kız alıp verme durumları gözükmektedir.

    620 senesinin Mayıs ayında Göktürk Kağanı Ch’u-lo, asi Çinli derebeyi Wang Shih-ts’ung’a kendi kızını vermeye hazır olduğunu bildirmiştir. Wang Shih-ts’ung da buna karşılık kendi akrabalarından bir kızı Ch’u-lo Kağan’a vermiştir. (İzgi, 2017)

    Göktürklerde kağanın karısı da devlet işlerinde söz sahibiydi. Resmi yazışmalarda hatunun kağanın yanından ayrıldığı görülmemişti. Kağanın eşi devlet işlerinde kocasına yardımcı oluyordu. Orhun Kitabeleri’nde Bilge Kağan “Türgiş Kağan’a hediyeler ve pek büyük merasimle kızımı gelin verdim. Türgiş Kağan’ın kızını hediyeler ve pek büyük merasimle oğluma alıverdim. Küçük hemşiremi hediyeler ve pek büyük merasimle gelin ettim” demektedir (Thomsen, 1934).

    Göktürklerin Efsaneleri

  (Göktürkleri mağlup eden ve hepsini kılıçtan geçiren Lin memleketinin) kralı, bu çocuğun hala yaşadığını duydu ve onun da öldürülmesi için askerlerini gönderdi. Çocuğu öldürmek için gelen askerler, kurtla (çocuğu) yanyana gördüler. Askerler kurdu öldürmek istediler. Fakat kurt (onları görünce) hemen kaçtı ve Kao-ch-‘ang (Turfan) memleketinin kuzeyindeki dağa gitti. Bu dağda, derin bir mağara vardı. Mağaranın içinde de büyük bir ova bulunuyordu. Ova, baştan başa ot ve çayırlarla kaplı idi. Çevresi de birkaç yüz milden fazla değildi. Dört yanı çok dik dağlarla çevrili idi. Kurt, kaçarak bu mağaranın içine girdi ve orada on tane çocuk doğurdu.

    “Zamanla bu on çocuk büyüdüler ve dışarıdan kızlar getirerek, onlarla evlendiler. Bu suretle evlendikleri kızlar gebe kaldı ve bunların her birinden de bir soy türedi. (İşte Göktürk Devleti’nin kurucularının geldikleri), A-şi-na ailesi de (bu On-boy’dan) biridir.

    “Onların oğulları ve torunları çoğaldılar ve yavaş yavaş yüz-aile haline geldiler. Birkaç nesil geçtikten sonra, hep birlikte mağaradan çıktılar. Ju-ju’lara (yani Juan-juan devletine) tabi oldular. Altay (Chinshan) eteklerinde yerleştiler. Bundan sonra da Juan-juan Devleti’nin demircileri oldular…” (Ögel, 2014)   

Kaynakça

  • İzgi, Ö. (2017). Orta Asya Türk Tarihi Araştırmaları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  • Ögel, B. (1984). İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  • Ögel, B. (2014). Türk Mitolojisi (Cilt I). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  • Thomsen, W. (1934). Moğolistan’daki Türkçe Kitabeleri . Türkiyat Mecmuası, III, 98.

ÜLGEN

ÜLGEN avatarı

“GÖKTÜRKLER’DE MİLLET VE ALETLER” için 2 yanıt

  1. FERHAT avatarı
    FERHAT

    Ecdadımızı tanımak geçmişimiz hakkında bilgi sahibi olmak adına faydalı bir yazı olmuş tebrik ederim.

    1. Aytar Dergi avatarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nisan 2024
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930