Türk Destanlarımız

YARATILIŞ DESTANI

Yaratılış destanı, Türklerin Altaylara ait kozmogonik destanıdır. Ayrıca ilk Türk destanlarından olma özelliğine de sahiptir. Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları ve Altay Türkleri arasında söylenmektedir. Türk destanları arasında en eskisidir. Radloff tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. Yaratılış Destanı, evrenin, insanların ve iyilik-kötülük dengesinin nasıl oluştuğunu anlatan bir Türk mitolojisi eseridir.

OĞUZ KAĞAN DESTANI

Oğuz Kağan Destan diğer destanlarda olduğu gibi mitolojik ve doğaüstü olaylarla bezeli bir sanat eseridir. Oğuz Kağan Destanı Türk destan geleneğinin en önemli eserlerinden biridir. Bu destanın yazma nüshası Paris Millî Kütüphanesinde bulunmaktadır. Eser Uygur harfleriyle yazılmıştır ve muhtemelen 14. yüzyıldan önce yazıya geçirilmiştir.

ALP ER TUNGA DESTANI

Bu destan Saka Türklerinin komutanı olan Alp Er Tunga’nın (?- MÖ 624) İranlılarla yaptığı savaşlar anlatılır. Destanda duyulan acı dile getirilmiştir. Divan-ı Lugati’t-Türk’te rastlanmıştır. Destanda Alp Er Tunga’dan “Efrasiyab” diye bahsedilir. Alp Er Tunga veya Alp Er Tonğa (Altay Türkçesi: İlb Er Tonga), efsanevi bir Türk hakanıdır. Alp” (alp, yiğit, kahraman, bahadır), Er” (er, erkek, adam) ve tonğa” (babür/bebür) anlamındadır. Zaman zaman Saka Hanı olarak bahsedilir. Alp Er Tunga, Saka Türklerinin en büyük hükümdarlarından biri olarak bilinir Sakalar ise, Güney Rusya’yı da içine alarak Doğu Avrupa’ya kadar yayılan bir Türk kavmidir.

BOZKURT DESTANI

Bozkurt Destanı, Türk milletinin zorluklarla başa çıkma gücünü ve dirilişini simgeler. Katliamdan sonra hayatta kalan tek kişi, Bozkurt sayesinde yeniden bir halk yaratır. Bu efsane, Türklerin tarih boyunca karşılaştıkları zorluklar karşısında nasıl direndiklerini ve yeniden güçlendiklerini anlatır. Bozkurt, İslamiyet öncesi dönemlerde Türklerce kutsal sayılmıştır ve daha sonraki dönemlerde de bir Türklük sembolü olmaya devam etmiştir. Tarihsel araştırmalar bu sembolün batıya göç eden Hunlar, Kıpçaklar ve Peçenekler gibi çeşitli Türk halkları tarafından soylarını ifade etmek için kullanıldığını göstermektedir.

ERGENEKON DESTANI

Tarihi kaynaklar. MS VI. yüzyılın ikinci yarısı ve VII. yüzyıl başı arasındaki dönemde yazılmış Çin vakayinamelerinde, bir savaş sonucunda kavminin hayatta kalan tek üyesi olan çocuğun bir kurt tarafından büyütülerek ölümden kurtulması ve soyunu devam ettirmesi anlatılır. Destana göre, Türkler düşmanları tarafından bir savaşta yenilgiye uğrayıp yok edilmek istenir. Ancak bir grup Türk, kaçarak dağlarla çevrili bir vadi olan Ergenekon’a sığınır ve burada dört yüz yıl boyunca yeniden güçlenip çoğalır. Ergenekon, Türkler için adeta bir kurtuluş ve yeniden diriliş yeri olur. Ergenekon destanındaki kurt bazı araştırmacılara göre Börteçine, söz konusu demirden dağı eritip delen demircinin değil, Türklere Ergenekon’dan çıkmaları için yol gösteren dişi kurdu (Asena) takip eden komutan ve bilim insanının adıdır. Bazı diğer kaynaklara göre ise Ergenekon’dan çıkarken Türkler’in takip ettiği dişi kurdun adıdır.

TÜREYİŞ DESTANI

Türeyiş Destanı: (Dokuz Oğuz – On Uygur Destanı): Uygur hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak Tengriye kızlarıyla evlenmesi için yakarması ve Tengrinin bir börü suretinde görünerek hakanın kızıyla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlilikten çoğalması anlatılır. Türeyiş Destanı, Uygur Türkleri arasında anlatılan bir efsane olmakla birlikte, tüm Türk dünyası için ortak bir miras niteliği taşır. Destana göre, Uygur Türklerinin ataları, kutsal bir dağda yaşayan ve Tengri tarafından korunan bir halktır. Bu halkın bir gün soylarının tükenmeye başladığı fark edilir. Uygur Türeyiş Destanı, Göktürk-Bozkurt Destanı ile çok benzerlikler taşımaktadır. Bu destanlarda görülen kurt motifi, ilahileştirilerek, âdeta neslin başlangıcı ve devamı olarak anlatılmaktadır. Bu destanların bir başka ortak özelliği ise hayvan, ağaç, dağ ve ışık gibi motiflerin önemli bir yere sahip olduğudur.

GÖÇ DESTANI

Göç Destanı, bir Uygur destanıdır. Türeyiş Destanı’nın devamı niteliğindedir. Destanda, Türklerin kutsal taşı Çinlilere verince Tanrı tarafından cezalandırılması, açlık ve kuraklığın başlaması ile ana vatanlarından göç etmeleri anlatılır. Göç Destanı, sadece bir göç hikâyesi değil, aynı zamanda Türk milletinin kökenini, kimliğini ve dayanıklılığını anlatan bir mirastır. Göç Destanı, Uygur Türkleri ile ilişkilendirilen bir destandır ve esasen Uygur Kağanlığı’nın yıkılmasıyla başlar.

SATUK BUĞRA HAN DESTANI

Avda oldukları bir günde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve yaşlı bir insan konumu alır. Satuk Buğra’nın daha sonra Hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi Satuk Buğra’ya Müslüman olmasını öğütler ve İslamiyeti anlatır. Karahanlıların 920-955 yılları arasındaki hükümdarı, 920 (932) yılında İslam’ı kabul ederek, Karahanlı Devleti’nin ilk Müslüman hükümdarı olmuştur. Bu yüzden Türk tarihi için önemlidir ve hakkında Satuk Buğra Han Destanı anlatılır. Babası Karahanlı hükümdar ailesinden Tengri Kadir Buğra Han idi.

BATTAL GAZİ DESTANI

Battal Gazi ve destanı Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması döneminde Bizanslılarla yapılan mücadelelerin ortaya çıkardığı kahraman ve bu kahramanın yiğitliğini anlatan hikâyesidir. Türk edebiyatı içerisinde önemli destanlardan biri de Battal Gazi Destanı’dır. Destandaki olayların büyük çoğunluğunun gerçekleştiği ve Battal Gazi’nin memleketi olarak bilinen Malatya’da bu anlatı geleneğinin günümüze kadar sürmüş olduğu gözlemlenmektedir. Emevi-Bizans savaşlarında ün kazanan komutan Battal Gazi’nin efsanevi yaşamı ve kahramanlıkları çevresinde oluşan halk öyküsüdür. 12. yüzyılda Malatya yöresinde de egemen olan Danışmentlilerin sınır boylarındaki savaşlarında yiğitlikler gösteren bir kahraman olarak betimlenmiştir.

KÖROĞLU DESTANI

Köroğlu Destanı, kahramanı Ruşen Ali’nin ve babası Koca (Seyis) Yusuf’un Bolu Beyi ile olan mücadelelerini ele alır. Kahramanı 16 yüzyılda yaşamış halk ozanı Köroğlu’dur. Köroğlu Destanı, 16. yüzyılda yaşadığı düşünülen halk ozanı ve kahramanı Köroğlu’nun (Ruşen Ali) babası Seyis Yusuf’un Bolu Beyi tarafından haksızlığa uğraması ve Köroğlu’nun babasının intikamını alması üzerine kurulu bir halk destanıdır.

MANAS DESTANI

Manas Destanı, Kırgız Türklerinin millî destanıdır. Manas Destanı, Kırgızların düşmanları olan Kalmuklar ve Çinlilerle yaptıkları savaşları ve kendi içlerindeki mücadeleleri anlatmaktadır. Destan Kırgızların tarihinde önemli izler bırakmış tarihî ve menkıbevî kahramanlara ait parçaları ihtiva eder. Manas Destanı, Mani dinini yaşayan Karahitaylar ile Müslüman Karahanlılar arasındaki mücadelede Kırgızların durumunu ve Manas adlı kişinin başından geçenleri anlatan destandır. Manas destanının konusu, Moğol ve Mancuların egemenliği altına düşerek baskıya uğrayan, yurtları olan Talas, Alatav (= Tien-Şan) ve Isık Köl yörelerinden Altaylara sürülen Kırgız boylarının, orada Manas Alp önderliğinde baş kaldırıp düşmanlarını yenmeleri ve yeniden eski yurtlarına dönmeleridir. Manas Destanı, hem hacminin büyüklüğü hem de içeriğinin zenginliği açısından dünyanın en büyük yaşayan destanlarından birisi sayılan, sadece Kırgızların değil, eski Türk boylarının da kültürünü, inancını, dünya görüşünü, tarihini ve toplum düzenini yansıtan bir destandır.

Ferhat R. KİBAROĞLU

05/05/1981 tarihinde Ankara’da doğdum. İlk-orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladım. İlkokulu Yıldız İlkokulunda ortaokulu Ahmet Andiçen İlköğretim Okulunda Liseyi Çankaya Lisesinde okudum. 2001 yılında Niğde Üniversitesi Aksaray Meslek Yüksekokulu Bahçe Ziraatı bölümünden 2019 yılında da Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünden mezun oldum. Birçok sektörde çalışıp iş tecrübesi kazandım. 2008-2014 yılları arasında özel bir bankada görev yaptım. 2014 yılından bu tarafa da kamuda görev yapmaktayım. Evliyim üç kız evladı babasıyım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir