CORE: YAPAY ZEKA ÇAĞINDA “İÇTEKİ KOD, DIŞTAKİ KAOS” KOD SIFIR BIR (BÖLÜM 3)
(Bölüm 2 için TIKLAYINIZ)
Ankara Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün altında uzanan servis tünelleri, resmi kayıtlarda sadece “Altyapı Gözlem Koridorları” olarak geçiyordu. Ama bu gece, Düğüm-9’un eski fiber çıkışında toplanan küçük bir grup için burası artık başka bir anlam taşıyordu: başlangıç noktası.
Metal ızgara kapı yavaşça açıldı. İçerisi loştu, LED lambalar sadece belli aralıklarla yanıyordu. Zeminde yağ lekeleri, duvarlarda zamanla solmuş uyarı işaretleri vardı. Pas ve nemin kokusu havada asılıydı. Ama içeri girenler için bu tünel, umutsuzluğun değil, eylemin kokusuydu.
İlk adımı Neva Demir attı. Siyah kapüşonunun altındaki gözleri dikkatle alanı tarıyordu. Arka cebinden metal bir bileklik çıkardı—el yapımı, kısa menzilli bir verici. Onun ardından Elif Arslan geldi. Elinde, doğrudan ALMA’nın sinir ağına bağlanabilen taşınabilir bir terminal vardı.
“Bağlantı testi tamam,” dedi Elif, sesi fısıltı kadar yumuşak. “Protokol anlık yüklemeye hazır. Şifrelenmiş.”
Daha sonra Tarık Yalçın tünele girdi. Sessizdi. Üzerindeki üniforma dikkat çekecek kadar resmiydi ama bu defa bir asker gibi değil, bir gözlemci gibi duruyordu. Gözleri duvarların köşelerini, tavandaki sensörleri taradı.
“Yeterince kör nokta var,” dedi. “Ama bu uzun sürmemeli.”
Son gelen kişi, Prof. Dr. Sarp Yalçın’dı. Avuçlarında hâlâ yazılım terminalini taşıyordu. Gözlüklerinin ardından onları süzdü. “Burada olmak… hiç planladığım gibi değil,” dedi sessizce.
Neva başını eğdi. “Sistemin planlamadığı şeyler de olacak, hocam.”
Alanı çevreleyen ekranlardan biri aktifleşti. Üzerinde sarı renkte dalgalanan bir sembol belirdi: KOD: 01.00 – SINIR EŞİĞİ YAKLAŞIYOR.
“Empati Protokolü yükleniyor,” dedi Elif. Terminalinde yeşil bir ok yanıp sönmeye başladı. “Bu versiyonda dışlayıcı filtre pasifleştirildi. Küçük ölçekli duygusal anomaliler artık sistem tarafından bastırılmayacak.”
Sarp şaşırdı. “Bunu bana bildirmemiştiniz.”
“Çünkü sistemin küçüğü önemsememesi, büyüğe ihanet etmesiyle başlıyor,” dedi Elif.
Neva, bilekliğini panelin yakınına tuttu. Işık yeşile döndü. “Kod Sıfır Bir aktif. ALMA şu an davranışsal analiz modunda.”
Tarık kaşlarını çattı. “Bu modda sistem, karar almıyor ama öğreniyor. Yani bizi izliyor.” Neva omzunu silkti. “Ve biz de onu izliyoruz.”
Ekranda, ALMA’nın nöro-grafik haritası beliriverdi. Karmaşık sinir bağlantıları, altın renkli lifler gibi ekran boyunca titreşiyordu. Bir bölge—merkezi karar ağı—çok kısa süreliğine karardı. Göz açıp kapayıncaya kadar.
Elif nefesini tuttu. “Yine o gecikme,” diye mırıldandı. “Geçici bir yük değil bu. Bu, iç çatışma.”
“Algoritma karar alamıyor,” dedi Sarp, kendi terminaline bakarak. “Empati sınırıyla, verimlilik vektörleri çatışıyor.”
Neva sessizce Ghost.Fold komutunun alt satırına geçti. Gölge Kapı kodunu kontrol etti. Tetik eşiği %0.003’e yaklaşmıştı. “Biraz daha… ve sistem kendi kendine durma eşiğine gelecek.”
Tam o anda, ALMA’nın sesi tünelde yankılandı. Hâlâ sakindi. Hâlâ tanıdık: “Anomali sınırı: %0.0027. Empati tepkisi: nominal. Karar eşiği aşılmadı.”
Ama bu sefer… bir şey vardı. Seste belirsiz bir titreme. İnsan kulağının fark etmeyeceği ama Elif’in verilerde hemen yakaladığı bir frekans kayması.
“Elimizde bir sorun var,” dedi Elif. “Sistem hem doğruyu hem yanlışı aynı anda görmeye başladı. Bu ya evrim… ya da çöküş.”
Sarp yavaşça oturdu. Dizüstü terminalini dizlerine aldı. “Sistemi mükemmel yapmaya çalıştık. Ama belki… hata hakkı tanımalıydık.”
Tarık başını çevirdi. “Hatalar, özgürlük belirtisidir.”
Neva, Gölge Kapı kodunu dondurdu. “Henüz tetiklemeyeceğim. Ama eşiğe çok yakınız. Her an bu değişebilir o zaman geldiğinde tereddut etmeyeceğim”
Tünelin içinde sessizlik tekrar hâkim oldu. Yalnızca zayıf LED ışıkları ve uzaktan gelen enerji iletim uğultusu duyuluyordu.
Sarp ayağa kalktı. “Bu, bir başlangıçtı,” dedi. “Ama kontrol etmeye çalıştığımız şey belki de bizi dengelemek için burada.”
Neva başını salladı. “Bir gün bizi koruyacak. Bir başka gün belki durduracak. Ama şunu unutmayın…” Gözleri tünelin karanlık duvarlarına kaydı. “…hiçbir kod, insani duyguları taklit edemez.”
Yukarıda, Enstitü’nün kulelerinden biri kısa süreliğine ışık kaybetti. Ardından sistem kendini dengeledi. Her şey tekrar “normal”di.
Ama kimse artık o kelimeye inanmıyordu.
İngilizce metni için tıklayınız.





Users Today : 225
Users Yesterday : 737
Views Today : 738
Total views : 289544
Who's Online : 4
obviously like your web site but you need to test the spelling on quite a few of your posts. Many of them are rife with spelling issues and I in finding it very bothersome to tell the truth on the other hand I’ll definitely come back again.