Ben, eniştem ve Ejder’in sohbet, saatlerce sürdü. Ben de onları sanki bir film izliyormuşcasına pür dikkat dinlemeye devam ettim. Bir önceki yazımda (okumadıysanız buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz) askerlik anılarından Tim’e seçiliş hikayesini anlatmıştım. Bu yazımda da yine askerlik anılarına devam ederek “Rekabet” başlıklı hikayelerini anlatacağım.
Eniştemin Tim’i ile onlardan bir dönem sonra gelen Tim arasında ezeli bir rekabet varmış. En iyiler iki Tim arasında sürekli yarıştırılıyormuş. En iyi atış yapan, en iyi koşan, en iyi şınav, mekik veya barfiks çeken gibi birçok alanda büyük bir rekabet…
Timler arasında eniştem en iyi atış yapanmış ve o kadar iyi atış yapıyormuş ki kimse onunla rekabet etmeye cesaret edemiyormuş. Ejder de kendi timinde en iyi koşanmış.
Ejder ile diğer Tim’in en iyi koşucusu arasında “Ejder geçer, Ahmet geçer” diye sürekli iddialaşıyorlarmış.
Bu iddialaşmalar sürüp giderken bir gün Ejder daha fazla dayanamayarak arkadaşları ile otururken Ahmet’i yanına çağırır. Her ikisi de acemi birliğinden sonra Tim eğitimlerini İzmir Foça’da almışlardır.
Ejder Ahmet’e sorar:
Ejder – Foça’daki eğitim alanını biliyor musun?
Ahmet – Evet biliyorum.
Ejder – Koşu alanındaki **** tepeyi biliyor musun?
Ahmet – Evet, orayı da biliyorum.
Ejder – Koşu pistinde koşarken işte o **** tepeye tam geldiğimde arkamdan bir anons geldi.
“Yirmi kırk, yirmi kırk, çek sağa.”
Ahmet – Ee, abi.
Ejder – Anonsu duyunca çektim sağa. İnzibatlar yanıma geldi. Askeri kimliğimi istediler.
Ahmet – Askeri kimliğini neden istediler?
Ejder – Neden isteyecekler? Koşarken radara yakalanmışım da ondan istediler.
Bu sohbetten sonra iki Tim arasındaki rekabet eskisi kadar ateşli olmasa da tatlı bir çekişme halinde devam etti. Ancak Ejder’in bu radar hikayesinden sonra Timler arasındaki iddialaşmalarda Ejder ile Ahmet arasındaki yarış son bulmuş oldu.
Ferhat R. KİBAROĞLU
Bir yanıt yazın