CUMHURİYET DÖNEMİ NÜFUS, EĞİTİM VE SAĞLIK VERİLERİ

CUMHURİYET DÖNEMİ NÜFUS, EĞİTİM VE SAĞLIK VERİLERİ
CUMHURİYET DÖNEMİ NÜFUS, EĞİTİM VE SAĞLIK VERİLERİ

Takvimler 29 Ekim 1923’ü gösterdiğinde Türkiye rejim değiştirmiş, bir Cumhuriyet olarak yeni bir düzene geçmiştir. Bu geçiş esnasında yaşanan hadiseleri dergimizdeki yazılardan okuyabilirsiniz. Fakat verileri vermeden önce o tarihlerdeki vaziyete nasıl gelindiğinden biraz bahsetmek istiyorum.

Osmanlı ile Avrupa’daki birçok devletle 1684’ten beri yaptığı savaşların 1699’daki Karlofça Antlaşması ile son bulmasıyla başlayan durgunluk yerini gerilemeye ve 1922’de çöküşe götürmüştü. 1699’dan 1922 yılına kadar genel manada bir kazanım olmadığı gibi yitirilen topraklardaki Türk ve Müslüman nüfus çeşitli kıyımlara ve işkencelere uğramıştır. Toprak kaybetmek, insani kayıpların yanında ekonomik bir kayıp da yaşatmıştır.

Osmanlı ile Avrupa'daki birçok devletle 1684'ten beri yaptığı savaşların 1699'daki Karlofça Antlaşması ile son bulmasıyla başlayan durgunluk yerini gerilemeye ve 1922'de çöküşe götürmüştü. 1699'dan 1922 yılına kadar genel manada bir kazanım olmadığı gibi yitirilen topraklardaki Türk ve Müslüman nüfus çeşitli kıyımlara ve işkencelere uğramıştır. Toprak kaybetmek, insani kayıpların yanında ekonomik bir kayıp da yaşatmıştır.

Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve Bern Büyükelçisi Reşad Halis beylerden oluşan Osmanlı heyetine 10 Ağustos’ta imzalatılarak üç kıtada toprakları bulunan Osmanlı Devleti soldaki haritaya (İç Anadolu’nun bir kısmı ve Orta Karadeniz’i içine alan beyaz renkli bölge) hapsedilmişti.

Tabii antlaşma yalnızca topraklarla sınırlı değildi. Kapitülasyonlar, ağır sanayi kullanılmaması, komik sayılarda asker sınırı ve askerlerin tabanca türevi hafif silahlar taşıması şartı, geri kalan topraklardaki insanları Türk vatandaşlığında kalmaları durumunda büyük vergiler, yabancı vatandaşlığına geçmeleri durumunda büyük kolaylıklar sağlanacağı fikri gibi devleti bir bakıma yok eden birçok maddesi de bulunuyordu.

Hal böyle olunca Türklere mücadeleden başka bir şey kalmamış ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Milli mücadele başlamıştı. Kırım Savaşı, 93 Harbi, I. ve II. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı derken toplumun genç dimağlarının çoğu savaş cephelerinde kaybedilmiş, yollar, binalar metruk hale düşmüş, tarım yok denecek kadar gerilemişti. Ancak bütün bunlara rağmen Sevr Antlaşması hükümleri yok sayılarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştu.

Hal böyle olunca Türklere mücadeleden başka bir şey kalmamış ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Milli mücadele başlamıştı. Kırım Savaşı, 93 Harbi, I. ve II. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı derken toplumun genç dimağlarının çoğu savaş cephelerinde kaybedilmiş, yollar, binalar metruk hale düşmüş, tarım yok denecek kadar gerilemişti. Ancak bütün bunlara rağmen Sevr Antlaşması hükümleri yok sayılarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştu.

Devletin kuruluşu sırasındaki verileri bilirsek mücadelenin ne kadar zorluklarla geçtiğini bir kere daha anlamış oluruz.

NÜFUS

Cumhuriyetimizin 1923 yılındaki nüfusu 13 milyondu. Bunun 11 milyonu köylerde, 2 milyonu şehirlerde yaşamaktaydı. Ortalama ömür 40 yaştı. Bebek ölüm hızı da binde 480'di. Yani yaklaşık iki bebekten biri 1 yaşına gelmeden hayatını kaybediyordu.

Cumhuriyetimizin 1923 yılındaki nüfusu 13 milyondu. Bunun 11 milyonu köylerde, 2 milyonu şehirlerde yaşamaktaydı. Ortalama ömür 40 yaştı. Bebek ölüm hızı da binde 480’di. Yani yaklaşık iki bebekten biri 1 yaşına gelmeden hayatını kaybediyordu.

EĞİTİM

40 bin civarı köy bulunmaktaydı. Bunların 38 bininde okul bulunmuyordu. 1000 erkekten 70’i, 1000 kadından yalnızca 4 tanesi okuma yazma biliyordu.

40 bin civarı köy bulunmaktaydı. Bunların 38 bininde okul bulunmuyordu. 1000 erkekten 70'i, 1000 kadından yalnızca 4 tanesi okuma yazma biliyordu.

Tüm ülkede sadece 23 tane lise vardı ve bütün bu liselerde okuyan kız öğrenci sayısı 230’du. Üniversite ise yalnızca İstanbul Darülfünunu bulunmaktaydı. Öğretmenlerin de 3’te 1’inin öğretmen eğitimi bulunmamaktaydı.

SAĞLIK

13 milyon nüfusa karşılık yalnızca 86 hastane vardı. Yani 150 bin kişiye bir hastane düşmekteydi ki çoğu İstanbul’da olduğundan Anadolu için bu sayı daha yüksek rakamlara kadar çıkmaktadır. Bu 86 hastanedeki doktor sayısı da 554’tü. Diplomalı hemşire sayısı 4, ebe sayısı 136’ydı.

Diplomalı diş hekimi ise hiç yoktu. Var olanlar alaylı, 2 yıllık teknisyenlerdi. Eczacı sayısı 60 olup yalnızca 8 tanesi Türk’tü. Veriler bu halde olunca haliyle 13 milyon nüfusun 6 milyonu sıtma, verem, cüzzam, frengi ve trahom gibi enfeksiyon hastalıklarıyla boğuşuyordu.

ÜLGEN

ÜLGEN avatarı

“CUMHURİYET DÖNEMİ NÜFUS, EĞİTİM VE SAĞLIK VERİLERİ” için 2 yanıt

  1. ANONİM avatarı
    ANONİM

    YAZILARINIZI İLGİ İLE TAKİP EDİYORUM. TEBRİKLERRRR.

    1. Aytar Dergi avatarı

      Yorumunuz için teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Temmuz 2024
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031