Louvre Müzesi, Tarihi
Fransa ülkesinin Paris ilinde bulunan, estetik, camdan piramit şeklindeki Louvre müzesini hepimiz bir şekilde ya duymuşuzdur ya da görmüşüzdür. Okurlarımızın arasında Bursa merkezini görmüş kişilerden müzenin Zafer Plaza ile benzerliğini düşünmeden edenler yoktur diye düşünüyorum.
Zafer Plaza/ Bursa
350.000’den fazla objeyi 30.000’den fazla esere misafirlik yapan bu müze, müze halini almadan önce arazisinde bir kale bulunuyordu. Fransız kralı I. François kaleyi yıktırıp kendine saray yaptırmıştı. 1789 Fransız Devrimi’nde saray boş kaldı ve 1793’te de müze haline gelmesi kararlaştırıldı.
Müze yapılmıştı ancak içinin bolca doldurulması gerekti. Sömürge anlayışlı Fransa’nın aynı anlayıştan ülküsünü sürdüren Napoleon Bonaparte , isimlere Ninja Kaplumbağalar’dan aşina olduğumuz Michelangelo, Raphael gibi önemli isimlerin tablolarını “çalarak” müzeye getirdi. İtalya’daki binlerce değerli eser yeterli gelmemiş olacak ki bu sefer gözünü Mısır’a dikmişti. Oradan da eserlerini topladıktan sonra Prusya ve İspanya’dan da faydalanmıştı.
Louvre Müzesi için eser toplamak yalnızca Napoleon dönemiyle bitmemişti. İngiltere’de, Hollanda’da, İtalya’da, Amerika’da Anadolu’dan çaldıkları eserlerle müzelerini dolduranlar arasında Fransa da vardı. Bunlar için ayrıca bir yazı yazmak gerektiğinden konunun bu kısmını burada bırakıyorum.
Louvre Müzesi’nde Anadolu’dan Çalarak Sergilenen Eserler
Okuduğum kitaplarda bildiğimiz kadarıyla 30’dan fazla bizden çalınmış eserler şu an Louvre Müzesi’nde. Bildiğimiz kadarıyla diyorum, çünkü Osmanlı devleti zamanında kendini gizleyerek ya da nizamnamelerdeki boşluklardan faydalanarak eserlerin kaçırılmaları bolca yaşanan bir hadiseydi. Bunlardan bazılarını aşağıya bırakıyorum.
Görmüş olduğunuz eser Hatay’dan çalınmıştır. Üç Güzeller Mozaiği olarak geçmekte.
Yunan mitolojisinden Paris, Hermes adına altın elmayı üç kişiden birine götürmeliydi. Athena, Hera veya Aphrodite. Paris, Aphrodite’i seçerek elmayı ona veriyor.
Bu eserin adı ise Mevsimler Mozaiği. Yine Hatay’dan çalınmıştır. Milattan Sonra 325 yılında yapılmış. Üzerinde mevsimler ve av sahneleri betimlenmekte.
Unutmadan şunu söylemeliyim ki, birçok eser de uzun uğraşlarımız sonucu ülkemize iade edilmiştir. Bu eserler gibi onlarcası zamanın sömürge ülkelerinin şimdiki müzelerinde hala sergilenmekte olup bu eserlerin akıbeti hakkında ne kadar bilgimiz olursa o kadar tarihsel zenginliğimizi koruma olanağımız artar.
Louvre Müzesi’nde Tanıdık Bir Yüz
Çalıntı eserlerden bahsederek biraz bilgilendirme garetimden sonra başlığın manasını açıklayarak merakları gidermek istiyorum.
Louvre Müzesi’nin adını en yükseklerde tutan Mona Lisa tablosuyla aynı odada bulunan İtalyan ressam Paolo Veronese’nin 1563 yılında tamamladığı Kano’da Düğün adlı tabloda sol tarafda yuvarlak içine alınan yerde Kanuni Sultan Süleyman ve Sokullu, Ortada yuvarlak içine alınanda ise Hz. İsa tasvir edilmiştir.
Daha yakından hali. Sağ eli masanın üzerinde. Sağına doğru kafasını çevirmekte. Kafasını çevirdiği yerde ise arkasına doğru bakan, Kanuni’den çok daha koyu tenli çizilmiş Sokullu Mehmed Paşa.
Tablo tuval üzerine yağlı boya ile 15 ayda çizilmiş olup 660 × 990 cm boyutlarındadır. Boyutunu daha iyi kavramak adına aşağıdaki resme bakabilirsiniz.
Son olarak, ilginç yanı diyerek yalnızca dikkatleri çekme amacı güttüğümü belirtmek isterim. Nihayetinde İtalya’nın, Avusturya’nın, Fransa’nın bir kasabasında birçok kişinin Türklerin oraya fethetmemesine rağmen Kanuni dönemi ve civarının ihtişamından çeşitli kaynaklar ve söylentilerinden etkilenerek Türkçe öğrendiğini, Türk gibi giyindiğini okumuştum. Bu sebeple bir ressamın da tablosuna böyle bir hükümdarı ve Osmanlı’nın çok önemli bir paşasını eklemesi hiç de garip değil.
ÜLGEN
Bir yanıt yazın