Kavuşamayanların hikayeleri her zaman dillere destan olmuştur. Peki ya kavuşabilenler? Onların da anlatılmaya değer özellikleri vardır. Asıl kimin hikayesi olur biliyor musun? Arafta kalanların ve sadık olanların. Ben de sizinle böyle bir arafta kalandan ve sadık olandan bahsedeceğim.
Bundan 10 yıl önce varlıklı Yun krallığının topraklarında dolaşıyordum. Hemen denizin kıyısındaki yolun diğer kenarında bir sürü dükkan sıralanmış ve tüccarlar ellerindeki malları bağırarak tüketicilere ulaştırmaya çalışıyordu. Bense işimi çoktan halletmiş bir tüccar olarak memleketime dönecek olan gemi kalkana kadar farklı bir şeyler görme arayışında başıboş dolanıyordum.
Köle tüccarını dinleyenler arasındayken dikkatini bana da vererek bütün hepsini tanıtıyordu. Aralarında denize dayanıklı olanını ararken “Sam kadar sadık!” cümlesini söyleyerek birini öne çıkarmıştı.
– Sam da kim?
– Buralara işin düşüp nasıl bilmezsin? On meteliğe anlatırım.
Tüccarın bugün eli boş dönmek istemediğini fark ederek heybemden parayı çıkarıp anlatmasını kabul etmiştim. Pazarın hemen yanındaki oturaklara geçerek anlatmaya başlamıştı.
Denizin karşı kıyısında bulunan Kun ülkesinde yaşayan Sam adlı bir delikanlı varmış. Gençliğinde deniz kıyısında bir gemi ustasının çırağı olarak çalışıyormuş. Yazın sonlarına doğru bir tüccar teknesinin tamiri için bu çırağa ve ustasına emanet edilmiş. Yolcuları ise bu tamirhaneyi gören handa konaklamaya karar vermişler.
Yolcuların arasında teknenin ikinci adamının bir kız çocuğu varmış. Çırakla aynı yaşlardaymış. Hanın bahçesinden sürekli birbirlerine bakmaya başlarken buldukları en kısa vakitte bile birbirlerine birkaç cümle söylemeye çalışıyorlarmış.
Bu gizli sevda buluşmalarında Sam genç kızın Yun ülkesinden olduğu ve bir daha iki sene sonra topraklarına varabilecekleri haberini almış. Tamiratın son gününde ise ikili genç kızın varacağı tarihte Yun’da buluşmak üzere sözleşip tekneyi açık denizlere salmışlardı. Sam her gün iki sene sonrasının hayallerini kurmuş ve sevgilisiyle güzel bir hayatı olması için bütün parasını biriktirmeye uğraşmıştı.
Bir gün mensubu olduğu Kun krallığı veraset anlaşmazlığı sebebiyle Yun krallığı ile ticaret ilişkilerini kesmeye karar verdiğini açıklamıştı. Bundan sonra iki krallık arasında hiçbir hür insan gidip gelemeyecekti. Sam haberi alınca kahrolmuş ve Yun’a geçebilmenin yollarını düşünmeye başlamıştı.
Buluşmanın gelmesine sadece aylar kalmıştı. Yasalar hakkında da hiçbir değişiklik bulunmuyordu. Sam içten içe çürüyor, artık yapabileceği son şeyin su cezası olduğunu görüyordu.
Su cezası, Kun’da yılın yağmurlu ve fırtınalı geçen haftalarında ciddi suçluların denize salınma cezasıydı. Derilerine vurulan büyükçe bir damga ile denize salınan bu suçlular, devasa büyüklükteki Kun’un hiçbir kıyısına damgaları yüzünden çıkamıyor ve tek seçenek olarak Yun topraklarına varmaya çalışıyorlardı. Salınanların hepsi de bir saat içinde boğulmuştu.
Sam, en kötü ihtimal üzerine tasarladığı planı yerine getirmeye başlamış, ciddi suçlardan biri sayılan bir soylunun canına kast etmeyi planlıyormuş gibi yapmıştı. Olay sonucunda Sam hain ilan edilerek birkaç gün sonra üzerine vurulan yeşil damga ve eline verilen minik bir tahta parçası ile onu denize atmaya hazırlamışlardı.
Bütün umutsuzluğuyla ustasının onu gözyaşlarıyla izlediğini gören Sam, bütün dikkatiyle beklerken arkasından vurulan bir tekmeyle denize düşmüş ve yüzmeye başlamıştı. İki saatin sonunda gözden kaybolduğunu gören Kun halkı, onun en uzun süre dayanan kişi olduğunu düşünürken Yun kıyılarında görülen ise bir ilkin başarılmış olmasıydı. Bütün herkes şaşkınlık içinde ona bakarken, üzerindeki damgadan ve Kun vatandaşı olduğundan dolayı onun köle statüsünde olduğunu varsaymışlardı.
Bütün itirazlarına rağmen en az beş yıllık köle olabileceğini söylediklerinde en azından kıyıda çalışmasının mümkün olması için herkese yalvarmıştı.
Köleliğinin ilk aylarında sevgilisiyle buluşacağı günler gelip çatmış ama kendisinden en ufak bir haber alamamıştı. Kıyı esnafı aylar boyu “Kız bugün de yok,” diyerek Sam’le alay ediyordu. O kadar sefalete rağmen iyice irileşen Sam ise bir gün sinirini tutamayıp esnaflardan birini bu alay üzerine tek yumrukla yere sermiş, onu öldürmüştü. Yaşanan bu olaydan sonra Sam 10 yıl daha köle cezası almış ve ünü her yere yayılmıştı. O da hayatı boyunca burada, sevgilisini bekleyerek bir ömür geçirmişti. İşte “Sam kadar sadık” buradan çıkmıştı.
ÜLGEN
Bir yanıt yazın