“Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” deyimi, Türkçede en çok kullanılan ve bilinen deyimlerden biridir. Bu deyim, hırsın ve aşırı isteklerin tehlikelerine dikkat çekerek, elde olanla yetinmenin önemini vurgular. Peki, bu deyimin hikayesi nedir? Nereden gelmektedir?
Deyimin hikayesi Mısır’ın Dimyat şehrine uzanmaktadır. Mısır, yüzyıllar boyunca ticaretin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Özellikle pirinç, Dimyat’ın en önemli ihraç ürünlerinden biriydi. Bu nedenle, Osmanlı döneminde Anadolu’dan birçok tüccar Dimyat’a pirinç ticaretine gidermiş.
Hikayeye göre, Karaman’da yaşayan bir tüccar da Dimyat’a pirinç almak için yola çıkar. Yanında, ticaretten elde etmeyi umduğu kârı şimdiden harcamaya başlar. Hatta, evindeki tüm bulgurunu da satarak, Dimyat’tan daha fazla pirinç alabilmeyi düşünür.
Ancak, tüccarın gemisi Dimyat’a varmadan fırtınaya yakalanır ve batar. Tüccar canını zor kurtarır. Fakat, tüm parası ve malları denizin derinliklerine gömülmüştür. Tüccar, İstanbul’a eli boş döner ve evine döndüğünde de bulgurunu satmış olduğundan artık ne yiyecek ne de ticaret yapacak parası kalmıştır.
Bu talihsiz olaydan sonra, tüccarın başına gelenler özlü söz haline dönüşür. “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” deyimi, o günden beri hırsın ve aşırı isteklerin insanları nasıl zor duruma düşürebileceğini anlatan bir uyarı olarak kullanılır.
Deyimden Çıkarmamız Gereken Dersler:
- Elde olanla yetinmeyi öğrenmeliyiz. Hırs ve açgözlülük, elimizdekileri kaybetmemize neden olabilir.
- Risk alma konusunda dikkatli olmalıyız. Her şey yolunda gitmeyebilir ve planlarımız tersine dönebilir.
- Kendimizi ve ailemizi korumayı ihmal etmemeliyiz. Hırs uğruna kendimizi ve sevdiklerimizi riske atmamalıyız.
BAYBARS
Bir yanıt yazın